osmanlı Teması
RSS
Siteye Giriş Favoriler
  • Büyük Tutkular Yeteneğinide Kendisi Yaratır.(Fatih Sultan Mehmed Han)
  • Davamız Kuru Bir Cihangirlik Davası Değildir Davamız Bilakis İslam Davasıdır(Ertuğrul Gazi)
  • Osmanlılar Kainat Tarihinin Gördüğü En Büyük İmparatorluklardan Birini Kurdular.
  • Osmanlı Başarısının İki Sebebi: Devlet Teşkilatında Mükemmellik Ve Askeri Teknikteki Üstünlük İdi.
  • Osmanlı Başarısının Asıl Sebebi: Adalet Düzenindeki Üstünlük Ve İnsaniliktir.
  • Osmanlı Bu Gün: Dünyanın Geri Kalan Devletleri Toplam Gücü Üzerinde Bir Kudrete Sahiptir.

Dönemin Denizciliği

Dönemin Denizciliği
Dönemin Denizciliği
Kanunî Sultan Süleyman döneminde, ordunun karadaki basarilarina parelel olarak Osmanli armadasi da Akdeniz, Kizildeniz ve Hind Okyanusu'nda faaliyet göstermekteydi. Gerçi, Kanunî döneminden önce ve bilhassa Sultan II. Bâyezid ile Yavuz Sultan Selim zamanlarinda da Osmanli donanmasi, teknik ve yetismis insan gücü bakimindan büyük bir gelisme göstermis ve Avrupa'li denizci devletlerin filolari ile mücadele edebilecek güce ulasmisti. Bilindigi gibi, Kanunî devrinin savas ve zafer meydani, sadece karalar degil, belki onlar kadar önemli olan denizlerdi de. O denizler ki, aslan gibi kükreyen dalgalarin üstünde yelken açan levendler ile sehbazlarin olmazlari oldurdugu, erlik, yigitlik meydani, ugras ve savas mahalli idi. Nitekim Kanunî'nin ilk hükümdarlik yillarinda, Belgrad'in fethi esnasinda Osmanli donanmasi, Tuna nehrinin agzindan girerek büyük isler basardigi gibi, Rodos'un zaptinda da büyük rol oynamisti. Bundan sonra teknik ve askerî güç bakimindan daha da güçlendirilen donanma, o dönemde yetisen yürekli, tecrübeli ve üstün yetenekli denizcilerin elinde zaferden zafere kosmaya baslayacakti. Bu zaferlerde en büyük pay sahibi olan kisi ise Osmanli denizciligine yeni bir ruh ve anlayis kazandiran Barbaros Hayreddin Pasa olacaktir.



Döneminin en büyük ve muhtesem hükümdari olan Kanunî'nin bahti, Zenbilli Ali Cemalî Efendi, Ibn-i Kemal ve Ebu's-Suûd Efendi ile Sinan ve Baki gibi fikir ve san'at kahramanlarinin kanunlari, fetvalari, Süleymaniye'leri, gazelleri, kasideleri ve te'lifleri yaninda kiliç ve cenk erlerinin gözle görülebilen âbidelesmis eserleri yoksa da, tarihin dünya durdukça zihinlere ve hâfizalara haykiran sesi vardir. Iste bu ses, naklettigi nice hikayenin arasinda memleketler zaptedip devletlere omuz silken asîl ve feragatli bir sehbaz levendin kissasini söyler.



Savas ve mücadeleyi karadan denizlere tasiyan Kanunî döneminin deniz savaslarinin meydana geldigi sahalari, Akdeniz ve Hint Okyanusu sulari olmak üzere genellikle iki grupta toplamak mümkündür.



AKDENIZ SULARI



Bulundugu cografya itibariyle bir Akdeniz ülkesi olan Osmanli Devleti, daha kurulus yillarindan itibaren Akdeniz'le ilgilenmek zorunda kalmisti. Nitekim, Orhan Gazi dönemi siyasî ve askerî faaliyetlerine bakildigi zaman, Akdeniz'in burada önemli bir sahne oldugunu görüyoruz. Gerek Trakya'daki yerlesimi saglamlastirip vatan edinme, gerek Istanbul'un fethi ve gerekse Hac yolu üzerinde bulunan bazi adalardaki korsanlarin Müslüman hacilara karsi giristikleri faaliyetlere son vermek için bu deniz ve kollarinda harekete geçmek zorunlugu bulunmaktaydi. Buradaki faaliyetlerin basarili olabilmeleri için de icab eden bütün tedbirlere bas vurmak gerekiyordu. Kanunî dönemi ise bu tedbirlein en iyi sekilde alindigi bir dönemdir. Biz, Kanunî döneminde Osmanli Devleti'nin bu faaliyetlerinden ana hatlariyla bahs etmek istiyoruz.



l. Barbaros Hayreddin'in Ilk Faaliyetleri Asil adi Hizir olan Barbaros Hayreddin, Vardar Yenicesi'nden gelip Midilli Adasi'nin fethinden sonra buraya yerlesen Yakub adli bir sipahinin ogludur. l478 yili civarinda dogdugu tahmin edilmektedir. Batililar, havuç rengine çalan kirmizi sakalindan dolayi agabeyi Oruç'a verdikleri "Barbarossa" adini daha sonra Hizir için de kullandiklarindan Barbaros diye taninmisti. Hayreddin lakabini ise kendisine Yavuz Sultan Selim takmistir.



Dört kardesin en küçügü olan Hizir, gençliginde yaptirdigi bir gemiyle Midilli, Selanik ve Egriboz arasinda ticarete baslar. Rodos sövalyelerine esir düsen agabeyi Oruç'un kurtarilmasindan sonra iki kardes, Sehzâde Korkud'un himayesine girerler. Bu siralarda Ispanyollar'in Bati Akdeniz'e hâkim olma gayretleriyle Endülüs'te yaptiklari zulümler yüzünden buradan ayrilmak zorunda kalan Müslümanlarin göçleri, bölgedeki eski dengeyi bozar. Bunun üzerine Oruç ve Hizir kardesler, Bati Akdeniz'e yönelerek l504'ten sonra Kuzey Afrika sahillerinde görünmeye baslarlar. Iki gemilik küçük filolari için emin bir liman arayan iki kardes, Tunus Hafsî Sultani Ebû Abdullah Muhammed b. Hasan ( l493 - l526 ) ile anlasarak Halkulvâdi'ye yerlesirler. Gemilerinin sayisi artinca da Cerbe adasina geçip orayi üs edinirler. Buradan sürdürdükleri akinlarini Italya kiyilarina kadar uzatirlar. l5l3 yilinda bir yarimada üzerinde bulunan Cicelli ( Djidjelli)'yi ele geçirirler. Kendi baslarina bir sehir yönetimi kurmus bulunan Cicelli halki, Oruç'u sultan ilan eder. Böylece Barbaros kardeslerin Kuzey Afrika'da kuracaklari devletin temelleri atilmis olur. Kisa zamanda büyük söhret kazanan iki kardesin etrafinda Kurdoglu Muslihiddin ve Kemal Reis'in yegeni Muhyiddin gibi pek çok Türk denizcisi toplanir. Dönemin Osmanli Pâdisahi Yavuz Sultan Selim ile de temasa geçen Oruç ve Hizir Reisler, Cezayir kiyilarinda tutunmaya muvaffak olmuslardi. Kaynaklarin ifadesine göre Barbaros kardesler, Katolik Ferdinand'in ölümünden (l5l6) faydalanarak Ispanyol isgalinden kurtulmak isteyen Cezayir sehrinin yardimina kosarlar. Böylece Cezayir ve onun batisindaki Sersel'in ele geçirilmesinden sonra Oruç Reis Sersel ve Cezayir sultani ilan edilir. Bunu l5l7'de Tenes ve Telemsen sehirlerinin zapti takib eder. Ancak yerlilerle anlasan Ispanyollar'in l5l8'de Telemsen'i geri aldiklari savasta Oruç Reis sehid olur. Agabeyinin sehâdetinden sonra yalniz kalan Hizir, artik onun desteginden de mahrum kalir. Ispanyollar ile Telemsen emîrinin birleserek kendisini Cezayir'den atmak istedikleri Hizir Reis, Avrupalilar'in verdikleri "Barbaros" adi ile söhret kazanmaya baslamis ve bunlara karsi basarili savaslar vermisti. Ancak siddetli tazyik karsisinda Osmanli Deveti'ne bas vurmayi uygun görmüs olacak ki, l5l9 yilinda dört gemiyi hediyeler ile Istanbul'a göndererek Yavuz'a bagliligini arzettiginden Yavuz Sultan Selim de kendisine askerî yardimda bulunarak beylerbiyilik hil'ati yollamisti. Nitekim, Osmanli destegini güçlendirmek üzere adamlarindan Haci Hüseyn'i, Cezayir halkinin Ekim l5l9 tarihli "arîza"si ve kirk esirle birlikte Osmanli Pâdisahi'na gönderir. Böylece Afrika'da olup bitenleri ögrenen Yavuz Sultan Selim, "Hizir Reis nasruddindir, hayrüddindir" diye memnuniyetini ifade ederek onun Cezayir hâkimi olarak tanindigini belirten bir hatt-i serif gönderir. Ayrica kendisine Anadolu'da gönüllü asker toplama imtiyazi taninarak yeniçerilerle topçulardan olusan 2000 kisilik bir yardimci birlik gönderilmesi kararastirilir. Böylece hutbenin Pâdisah adina okundugu Cezayir, Osmanli topraklarina katilmis oldugu gibi Hizir da bundan sonra Hayreddin diye anilmaya baslanir. Bundan sonra Cezayir'e iyice yerlesmek için mücadele veren Barbaros, bir ara oradan çekilmek zorunda kalmis, ancak üç senelik bir aradan sonra yeniden Cezayir'e hâkim olmustu.



Barbaros'un, Akdeniz'deki faaliyetleri ile kazandigi basarilar, Imparator Sarlken'i oldukça rahatsiz etmekteydi. Sarlken, Akdeniz'deki bu proplemin bertaraf edilmesi için dönemin meshur kaptanlarindan Ceneviz'li Andrea Doria'yi görevlendirmisti. Bu tecrübeli amiral, altmis gemilik bir donanma ile Barbaros'u aramaya baslar. Ancak daha önce düsman sahillerini vurmus bulunan Barbaros, büyük bir ganimet ile Cezayir'e döner. Barbaros, bu hareketi esnasinda elde ettigi esirlerden, Andrea Doria'nin hazirliklari hakkinda bilgi alir. Bunun üzerine haziriklarini tamamayan Barbaros, Cerbe adasindaki Sinan Reisi de yardima çagirir. Bu esnada Ispanya adina hareket eden Andrea Doria, Çerçel adasina hücum eder. Ancak siddetli bir mukavemetle karsilasir. Bu sirada da Barbaros'un geldigini duyunca geri çekilip kaçmak zorunda kalir. Böylece, iki taraf birbirlerine tesadüf edemediginden bir çarpisma meydana gelmez.



Kanunî, tahta çiktigi andan itibaren Barbaros'un faaliyetlerini dikkatle takip eder. Buna karsilik Barbaros da yaptigi isler ve kazandigi zaferler yaninda Avrupa'da gelisen olaylar hakkinda ona bilgiler veriyordu. Kanunî, l532 yilinda Alaman seferine çiktigi zaman Sarlken, Andrea Doria'yi Mora üzerine göndermisti. Doria'nin yoklugundan istifade eden Barbaros, onbes gemi hazirlayarak Ispanyol sahillerindeki Endülüs Müslümanlarini Afrika yakasina geçirmek üzere gönderir. O, bu Müslümanlari gerek bu gemilere, gerekse Ispanyol sahilerinden elde etmis oldugu ve böylece toplam sayilari otuzalti parçaya yükselen gemilere bindirerek yetmis bin Endülüs Müslümanini Cezayir taraflarina tasir. Bu kadar Müslüman'in zorla din degistirip Hiristiyanlastirilmasina mani olmak suretiyle onlari büyük bir zulümden kurtarir. Din ve insanlik tarihi bakimindan fevkalade önemli bu isi basarmasi, yedi sefer sonunda mümkün olmustu. 2. Barbaros'un Osmanli Hizmetine Girmesi Kanunî Sultan Süleyman, Andrea Doria komutasindaki düsman donanmasinin kazandigi basarilar üzerine, bir memleketin güçlenmesi ve düsmanlariyla basa çikabilmesi için deniz kuvvetlerinin ne denli önemli oldugunu daha iyi kavrar Her ne kadar iyi yetismis insan gücü ve mükemmel tersaneleri bulunan bir imkâna sahipse de Kanunî, devletinin bulundugu cografya ve stratejik konumu itibariyle en az kara kuvvetleri kadar basarili bir deniz gücüne olan ihtiyaci farketmisti. Bunun için donanmaya yön verecek, tecrübeli ve kabiliyetli bir denizciye ihtiyaci oldugunu düsünüyordu. Karadaki basarilarin, denizde de sürdürülmedikçe tam bir hâkimiyetin kurulamayacagi inancinda olan Kanunî, basindan beri faaliyet ve basarilarini dikkatle takib ettigi Barbaros'u bu vazifeye layik görüyor ve onun Sarlken'in donanmasina karsi çikabilecek yegâne kisi olduguna inaniyordu. Bu sebeple Barbaros'a bir hatt-i humâyûn göndererek onu Istanbul'a çagirir. Kanunî'nin davetini alan Barbaros, yanindaki söhretli denizcilerle birlikte (Agustos l533) Istanbul'a dogru yelken açar. l533 senesinin Aralik ayinda Istanbul'a gelen Barbaros, büyük bir senlik ve merasimle karsilanir. Istanbul'a gelisinden bir gün sonra yani ll Cemaziyelahir 940 (28 Aralik l533) günü on sekiz arkadasiyla birlikte Pâdisahin huzuruna çikmis olan Barbaros'a Kanunî, Akdenizdeki faaliyetlerinden endise ettigi Andrea Dodia hakkinda bazi sorular sormus, Barbaros'un endise etmeden ve bir bakima pervasizca verdigi cevaplar Kanunî'nin hosuna gitmisti. Bunun üzerine Kanunî, beylerbeyilik rütbesiyle bütün tersane islerini tam bir yetki ve selâhiyete sahip olarak bu yeni amirale verir. Bundan sonra onu, Irakayn seferine çikmis bulunan Vezir-i A'zam Ibrahim Pasa'nin (Makbul) yanina gönderir. Haleb'te bulunan Vezir-i A'zam, Hayreddin Pasa'yi kabul edip Gelibolu Kaptanligi ile Cezayir-i Bahr-i Sefid Beylerbeyligi pâyesini tevcih ederek hil'at giydirir ve kendisini Kemankes Ahmed Pasa'nin yerine "Kaptan-i Derya"liga tayin eder (6 Nisan l534). Böylece o zamana kadar Gelibolu Sancakbeyligi pâyesiyle verilen Kaptan-i Deryalik, Beylerbeyilik derecesine yükseltilmis olur.



Bir Italyan yazar, onun Kanunî tarafindan karsilanisi ve kendisine yapilan ihsanlar hakkinda epey bilgi verir. Buna göre Kanunî, sadece onun Cezayir hâkimi olmasini tasdikle kalmaz, ayni zamanda kendisini devetinin dördüncü derecedeki pasasi ve donanmanin bas komutani olarak tayin eder. Daha sonra da amiral gemisine çekmesi için devlet sancagini, Kaptanpasa kilicini ve elbisesini, diger masraflari için de 80.000 sultanî ve nihayet sahsî muhafizlari olarak da yeter sayida yeniçeri verir. Filhakika Barbaros, sifahî olarak kendisine genis yetki verilen bir divan toplantisinda, Osmanli donanmasinin zayif noktalarini ciddi bir sekilde tenkid etmisti. Ona göre Ispanyol donanmasina yetismek, hatta onu geçmek için, Osmanlilarin sahip olduklari az sayidaki fakat agir gemilere ilaveten küçük ve kolayca hareket edebilen gemiler insa etmek gerekiyordu. Deniz savaslarindaki yeni teknik karsisinda bu eski kadirgalar ve bu agir kürekler, gemilerin hareketi aninda hafif kadirgalarin güçlükle manevra yapmalarina sebep olduktan baska, sür'atli düsman gemilerine karsi kolay bir hedef teskil ediyorlardi. Gerçi ates kudreti olan kadirgalar ihmal edilemezdi, fakat onlari himaye etmek için kalyon ve fustalar lazimdi.



Ibrahim Pasa, Haleb'de icra edilen bu merasimden sonra onu tekrar Istanbul'a gönderir. Pâdisahin, Hayreddin Pasa'yi Haleb'e göndermesi, serasker olmasi itibariyle bütün azil ve tayinlerin vezir-i a'zamin selâhiyeti dahilinde olmasindan ileri gelmistir. Bu olay, Osmanli idare sisteminde vazife ve selâhiyetlerin taksimi ile bunlara nasil riayet edildigini göstermektedir. Devletin basi olmasi hasebiyle sinirsiz yetkilere sahip oldugu zannedilen hükümdar, baskalarina ait olan yetkileri kullanmayi aklindan bile geçirmemektedir. Bu sebeple beylerbeyilik tayin ve hil'atini almak için Barbaros'u, Istanbul'dan Haleb'e göndermektedir.



Kanunî'nin, kendisini Istanbul'a davet eden hatt-i humâyûnunu alan Barbaros, Cezayir'de gereken tertibati aldiktan sonra yerine evlatligi Kara Hasan Aga'yi vekil ve Ramazan Çelebi ile Haci isminde birini ona müsavir birakarak on (veya 20) çektiriden mürekkeb bir filo ile yola çikar. Deniz yolunda rastladigi Deli Yusuf komutasindaki on alti çektiriyi de beraberine alip Sardunya ile Korsika adalari arasindaki Bonifaçyo Bogazindan geçip Sicilya adasina bugday götüren on sekiz gemiyi zapt ile yükünü ve mürettebatini aldiktan sonra gemileri atese verir. Bu muharebe esnasinda Deli Yusuf sehid olmustu. Ele geçen esirlerden Andrea Doria'nin elli parça gemi ile Koron'a gittigi ögrenilince sür'atle hareket edilerek Preveze'ye gelindiginde Andrea Doria'nin alti gün önce Italya'ya kaçtigi haberi alinir. Onun gerçek büyüklügü ve fedakârligi ile Istanbul'a dogru yelken açisi ve yoldaki faaliyetleri özetle su ifadelerle nakedilir:



" O zamanlar bir zamandi ki, Barbaros denen bu namli yigit, çocuk yasinda adim attigi kalyonundan, "Daldi Rahmet Denizine Kaptan" tarihinin düsürüldügü ecel gününe kadar hemen hemen altmis sene, çikmadan yasadi. Gece demeden, gündüz demeden evsanevî bir su kusu gibi karalara vurdu, dalgalar ile güresti. Ufuktan ufka yelken açip, yâre de agyâre de karsisinda el baglatti.



Onun büyük kudreti, büyük söhreti ve insan gücünün üstündeki kahramanlik hikâyelerinin en asîl ve en hürmete sayan olani, süphe yok ki, Cezayir gibi bir ülkeyi ele geçirip müstakil bir devlet reisi olmusken, tahtini da, bahtini da bir Türk - Müslüman birliginin agirlik merkezi olan Osmanli Imparatorlugu emrine verip, ölünceye kadar kendini bu birligin hizmetine adamis olmasidir.



Ama, bir ülke teslim etmek üzere taht sehrine gelen Barbaros'un Pâdisah'a hediyesi, sadece Cezayir degildi. Önüne katip getirdigi iki bin esirin ellerinde bir devlet hazinesi tutarinda hediyeler de bulunmakta idi.



Esâsen muzaffer ve hamiyetli kaptanin Istanbul'a gelisi, devlet tarafindan paha biçilmez sanina ve insanligina lâyik olan bir senlik ve zafer alayi ile kutlanacakti. Cezayir'den kirk kadirga ile hareket ederek yol boyunca, kahramanliginin tomarina yeni yeni zaferler ilave ede ede gelmek isteyen Barbaros, Italya sahillerini hizalayarak, Elbe ve Sardunya adalarini vurduktan sonra Cenova'ya da ihrac yaparak kiyilari yagmalayip Sicilya'ya geçti. Sanki daracik Mesina Bogazi, sarayinin bir dehlizi imis gibi tasasizca ilerlerken, bu arada karsilastigi bir Ispanyol kalyonunu da imha etmis bulunuyordu."



Barbaros, Kaptanpasaliga getirildikten sonra Ispanyollar'in öncülük ettigi Avrupa ittifakini yenip, Akdeniz'de Osmanli üstünlügünü kurabilmek için bir yandan güçlü ve düzenli bir donanmanin kurulmasina çalisirken, öte yandan da V. Charles'a karsi Fransa ile isbirligi yapilmasina önem vermistir.



Barbaros, Istanbul'a döndükten sonra tersanede gemi insasiyle mesgul olur. Bundan sonra l534 senesinin Agustos ayinda 80 (veya 84) parçalik bir donanmanin basinda Istanbul'dan ayrilip denize açilan Hayreddin Pasa, Italya'nin güney sahillerindeki Reggio, Sperlonga ve Fondi gibi sehirlere baskinlar düzenler. Onun bu hareketi, Andrea Doria'yi kendi üzerine çekmek içindi. Ancak Doria'dan bir ses çikmayinca Tunus üzerine yönelir. Bu esnada Tunus'u elinde bulunduran Beni Hafs Hânedani'na mensub Mevlay Hasan kaçmak zorunda kalir. Osmanlilarin Tunus'a hakim olmalari, Akdeniz hâkimiyeti için önemli bir adim idi. Akdeniz'in Türk hâkimiyetinde olmasi, Avrupa deniz ticareti için büyük bir darbe idi. Bu sebeple Akdeniz'deki denizci devletler Sarlken'e müracaatla onu Osmanlilar'a karsi kiskirtmaktaydilar. Bunlara, Rodos Adasi'ndan kovulan Saint Jean sövalyeleri de katilmisti. Öbür taraftan Mevlay Hasan da Sarlken'e müracaatta bulunmustu. Bunun üzerine bizzat Sarlken'in de bulundugu ve Doria komutasindaki büyük Haçli donanmasi Halkulvad'i ele geçirmeyi basarir. Lütfi Pasa (Tarih, 356), Tunus Hâkimi'nin Sarlken'e müracaatini anlatirken "Memleket senin, ben dahi senin, iste Rumiler gelüp hile ile memlekete müstevli oldular. Ve sizin komsulugunuza geldiler, bugün bize ittiler, irte size iderler" diye sekva idicek Ispanya dahi nice yüz pâre gemiler donadup ve binefsihi kendisi binüp gelüp" ifadelerini kullanir. Halkulvad'dan sonra Tunus alinir. Bu esnada her taraf yagmalandigi gibi büyük bir katliam yapilir. Bu harpte Mevlay Hasan Sarlken ile birlikte bulunmustu. Onun, Tunus halkina gönderdigi mektuplar, kalenin düsmesinde büyük rol oynamisti. Sarlken sayesinde Tunus sultanligini tekrar elde eden Hasan, bes sene daha Ispanyollar'in himayesinde kalmis, bes sene sonra oglu tarafindan hal'edilmistir. Bu sirada Barbaros sehri terkederek Cezayir taraflarina çekilmis bulunuyordu. Bu olayin akabinde Barbaros karsi taarruza geçerek Balear adalarini basar. Bundan hemen sonra da Irakayn seferinden dönmüs olan Kanunî, kendisini Istanbul'a çagirir. Daha sonra donanmanin basinda Kaptanpasalik ile Pulya sahillerine gönderilir. Zira bu dönemde Venedik ile olan münasebetler bozulmaya baslamisti.3. Korfu SeferiVenedik Cumhuriyeti, devamli olarak iki tarafli bir siyaset takib ediyor, firsat buldukça da Osmanlilarin aleyhine ittifaklara girmekte bir sakinca görmüyordu. Bilhassa deniz savaslarinda Sarlken ile ittifak ediyor ve zaman zaman da Türk ticaret gemilerini vuruyordu. Bu arada, ahidnâme hükümlerinin yerine getirilmesi için elçi olarak Venedik'e gönderilen Tercüman Yunus Bey, Sarlken'e karsi I. François ile ittifak yapmalari tavsiyesinde bulunmus, ancak bu teklif Venediklilerce kabul edilmemisti. Onlar, Kanunî'nin teklifini kabul etmemekle kalmadiklari gibi gemileri ile geri dönmek üzere yola çikan Yunus Bey'e tecavüze yeltenirler. Bu hareket , Venedik'in düsmanca olan tavrini açikça ortaya koymustu. Aradaki dostluk antlasmasina ragmen Venedik'i Osmanlilar'a karsi hasmâne bir tavir takinmasina, Papa III. Pol'un faaliyetleri sebep olmustu. Zira Papa, Türkler'e karsi Hiristianlari bir araya topamak isteyerek Sarlken ile Fransa Krali I. François'in arasini bulup on senelik bir mütareke yaptirmisti. Venedik te l537 yilinda bu ittifaka dahil olmustu.



Kanunî'nin, Irakayn seferinden dönüsünden sonra Istanbul'daki tersanelerde yeni gemilerin insasina baslanir. Bu arada gerekli asker ve malzeme temin edilir. Nihayet l Zilhicce 943 (ll Mayis l537)'de Vezir Lütfi Pasa ile Barbaros Hayreddin Pasa idaresindeki donanma denize açilir. Bir hafta sonra da Kanunî, yaninda iki oglu Selim ve Mehmed bulundugu halde ordu ile karadan hareket eder. Donanma Otranto civarina çikarma yapmakla mesgul iken Andrea Doria'nin Osmanli bandirali on ticaret gemisinden mütesekkil bir filoya hücum ettigi haberi alinir. Barbaros derhal onun üzerine hareket ettiyse de Doria'yi yakalayamaz. Zira Ispanya emrindeki bu Cenevizli Amiral, Barbaros'un karsisina çikmaktansa kaçmayi tercih ederek kurtulabilecektir. Doria'yi yakalamakatna ümidini kesen Barbaros idaresindeki Osmanli donanmasi, Pulya sahillerinden dönmüs olan Lütfi Pasa ile birleserek Preveze'ye gelir.



Beri taraftan kara ordusu Avlonya'ya varmis, ardindan da sefer Venedik üzerine çevrilmisti. Kanunî, Lütfi Pasa'ya Venedikliler'e ait Korfu'nun muhasara edilmesini emr eder. Bunun üzerine Lütfi Pasa, Korfu adasi üstündeki müstahkem San Angelo kalesini kusatmakla mesgulken, Kanunî de Korfu adasi karsisindaki Bastia'da karargâh kurmustu. Mücadele bütün siddetiyle sürerken Pâdisah, Ayas Pasa'yi göndererek kusatmanin kaldirilmasini emreder. Lütfi Pasa ve Barbaros'un, kalenin her an düsebilecegi ve kusatmasinin kaldirilmamasi yolundaki itirazlari kabul edilmez. Kaynaklar, Pâdisahin bu ani kararinin sebebini havalarin sogumasi ve kusatma zamanin geçmis olmasi ile izah etmeye çalisirlar. Ancak burada baska bir noktaya da temas ederler . Buna göre kusatma esnasinda bir top mermisi askerin içine düser. Bu yüzden dört gazi sehid olur. Bunun üzerine Pâdisah: " Bir mücahid kulumu böyle bin kaleye vermem" diyerek kusatmayi kaldirir. Kusatmanin kaldirilmasindan sonra ordu 22 Kasim l537'de Istanbul'a döner. Bununla beraber Barbaros, Akdeniz'de Venedikliler'e karsi harekâta devam ederek bazi adalari vurdugu gibi bazilarini da zapt eder. 4. Preveze Zaferi Barbaros Hayreddin Pasa'nin, Adalar seferinden döndükten sonra tersanedeki gemi insasina hiz verdigi bir sirada Kanunî de Bogdan seferine çikmak üzere hazirliklara baslar. Preveze zaferinin kazanildigi l538 senesinde Osmanlilar, karada ve denizde üç ciddi harekâti birden baslatmislardi. Bir taraftan Kaptan-i Derya Hayreddin Pasa ikinci adalar seferine hareket ediyor, öbür taraftan Misir valisi Hadim Süleyman Pasa Hind seferine çikiyor, beri taraftan da Kanunî, ordu-yu humâyunla Bogdan'a yürüyordu. Ayri ve birbirinden çok uzak sahalarda icrâ edilen bu büyük tesebbüsler, Osmanli Devleti'nin iktisadî ve askerî gücünün ne kadar büyük oldugunu gösterir.



l538 senesi kisinin sonlarina dogru Kanunî, vezirlere kendi masraflari ile hazirlayip techiz etmelerini emreyledigi l50 gemi henüz hazir degilken, Barbaros Hayreddin Pasa'ya denize açilmasini emreder. Bu arada Andrea Doria'nin Girit'e geldigi haberini alan Barbaros, 40 gemi ile 9 Muharrem 945 (7 Haziran l53 günü Istanbul'dan hareket edip Akdeniz'e açilir. Kendisine 3.000 yeniçeri ile deniz ümerâsindan olan bazi sancakbeyleri (Kocaeli Beyi Ali Bey, Teke sancagi Beyi Hurrem Bey, Sayda sancak Beyi Ali Bey ve Alaiye Beyi Mustafa Bey) katilmislardi.



Bilindigi gibi, Ege Denizi'nin kontrolü bakimindan oldukça önemli olan Girit, o dönemlerde Venediklilerin elinde bulunuyordu. Barbaros komutasindaki Osmanli donanmasi, Ege'de bazi hareket ve fetihlerde bulunduktan ve Istanbul'dan bekledigi 90 gemi ile Salih Reis'in Misir'dan getirdikleri de kendisine iltihak ettikten sonra Girid'e ugrayarak adanin bazi mevkilerine asker çikarir. Donanma daha sonra Preveze'ye yönelmek için buradan ayrilir. Bu esnada Rodos civarindaki bazi adalara da ugrar. Donanma Modon açiklarinda iken Andrea Doria'nin Preveze'yi zapta çalistigi, fakat sonradan kusatmayi kaldirarak müttefik Haçli donanmasinin harekat üssü olarak kararlastirdigi Korfu'ya çekildigi haberi gelir.



Gerçekten, Barbaros'un Ege ve Akdeniz'deki faaliyetleri, Sarlken'i harekete geçirmisti. Papa da Osmanlilar'in aleyhinde ittifak yapilmasi hususundaki çalismalarina hiz vermisti. Osmanlilar'in, Ege'deki bu harekâti üzerine Korfu'da toplanan Venedik donanmasina, Alman, Ispanyol, Portekiz, Malta, Ceneviz ve Papalik gemileri de yardima gelecekti. Bu ittifaktan dolayi öyle bir donanma toplanmisti ki, tarih, o zamana kadar bu büyüklükte bir donanmaya sâhid olmamisti. Bu durumu haber alan Barbaros, bir kesif kolu göndererek düsmanin durumunu ögrenir. O, bu kadarla da etinmeyecek gönderdigi bir iki gönüllü gemisi ile "kâfir yakasina gönderip dil (esir)" aldirmis ve bunlari Bogdan seferinde bulunan Pâdisah'a göndermisti. Müttefik bir donanma meydana getiren düsmanin durumunu ögrenen Barbaros, Preveze'ye dogru hareket eder. Emrinde l22 kadar gemi vardi. Andrea Doria'nin idaresindeki Haçli donanmasinin savas yapabilen (savas gemisi) gemi mevcudu ise 302 idi. Bunlardan l62'si kadirga idi. Bu gemilerde 2500 top ve 60.000 asker vardi. Su halde sayi itibariyle Osmanli donanmasi düsmana nazaran üçte bir oldugu gibi top itibariyle de onaltida birdi. Bundan baska Barbaros idaresinde bulunan Osmanli donanmasinda 8.000 cenkçi askere karsi müttefiklerin gemilerinde forsalar hariç altmis bin asker bulunuyordu. Asker, silah ve gemi üstünlüklerine magrur olan Haçli reisleri, kudretlerinin azameti karsisinda zaferden o kadar emindiler ki, kisa bir müddet sonra gerçeklesecek olan galibiyet ve basarilarinin meyvelerini pesin olarak yani daha savas baslamadan önce paylasmislardi.



24 Eylül l538'de Preveze önlerine gelen Barbaros, harp vaziyeti alir. Bir gün sonra Preveze önlerine gelen Doria da Barbaros'un bulundugu yerin iki mil açigina demir atar. Andrea Doria, Barbaros'u Preveze'den çikarip savasa girmeye mecbur etmek için 27 Eylül'de Inebahti'ya hücumda bulunmak üzere harekete geçer. Ayni günün sabahi Osmanli donanmasi da Korfu istikametinde harekete geçmisti. Günes yükseldiginde müttefik Haçli donanmasinin komutani olan Doria, Osmanli donanmasini arkasinda görüp sasirir. Bu saskinligi ile savasa girip girmeme hususunda tereddüdler geçirir. Bu saskinligindan biraz kurtulduktan sonra harp vaziyeti alir. Iki taraf Ayamavra Adasi'nin bati kiyisinda üç dört mil açikta karsi karsyia gelirler. Bunun üzerine Barbaros, alinacak tedbirleri kararlastirmak üzere harp meclisini toplar. Sonra da donanmaya harp nizami aldirir.



Bu muharebede Osmanli donanmasi hilâl seklinde tertibat alir. Arkada Turgut Reis idaresinde ihtiyat kuvvetleri bulunuyordu. Osmanlilar'in hilâl nizamina karsilik Haçli donanmasi, borda nizami almis ve birbiri arkasinda üç saf teskil etmisti. Bu sirada rüzgârin güneyden esmesi, Osmanlilar için büyük bir tehlike meydana getiriyordu. Bunun üzerine Barbaros Hayreddin Pasa, Kâtib Çelebi'nin ifadesine göre Kur'an-i Kerim'den âyetleri yazdirdigi varaklari (sayfalari) derya yüzüne serptirip Cenab-i Hakk'a tazarru ve niyazda bulunur. Duasi ind-i Ilâhî'de kabul olunmus oacak ki, rüzgâr hafifleyip yön degistirir. Kâtib Çelebi, Tuhfetu'l-Kibâr fi Esfari'l-Bihar adli eserinde yukaridaki ifadelerine sunlari da ilâve eder: " Bu kissadan hisse sudur ki, serdar olanlar, yalniz esbab-i cismaniye itibar etmeyüp, kadir olduklari kadar ruhanî sebeplere de riâyet etmelidirler." diyerek muharebelerde mânevî kuvvetin ihmal edilmemesi gerektigine isâret eder. Rüzgârin bu sekilde yön degistirisi, manevra kabiliyeti az olan düsman gemilerinin hareketlerini yavaslatir.



Barbaros, gemilerini kivrik bir hançer (hilâl) seklinde yan yana dizerek savas düzeni alir. Sag kanat komutanligini Turgut Reis'e, sol kanadinkini de Sâlih Reis'e vererek kendisi ortada yer alir. Düsmanin sayica üstünlügü karsisinda bir yarma harekâtina girisen Barbaros, müttefik Haçli filosunun gerilerine kadar ilerler. Büyük bir hayret ve saskinlikla Osmanli donanmasinin kendisini çevirdigini gören Doria, ancak ertesi gün (28 Eylül) donanmasini harekete geçirebilir. Böylece, büyük bir bozguna ugratilan müttefik donanmasinin otuz alti teknesi ele geçirildigi gibi 2l75 de esir alinir. Bu savasta Türk donanmasinin kayiplari ise oldukça azdi.



Doria'nin her türlü savas taktigine, ayni sekilde karsilik veren Barbaros, küçük bir kuvvetle büyük bir zafer kazanir. Gece karanliginin basmak üzere oldugu bir sirada Doria, bir donanma için hem serefsizlik, hem de ugursuzluk alâmeti olan fener söndürme emrini vermisti. Böylece o, gecenin karanligindan istifade ederek kaçmayi basarir. Barbaros'un bu muharebede cesaretle tatbik ettigi yarma harekâti, daha sonra pek çok meshur amirale örnek olur. Gerçekten, Hiristiyan Avrupa'nin çikarabilecegi en büyük deniz gücü, bes saat içinde tamamen tahrib edildigi gibi, Akdeniz hâkimiyeti de Osmanlilarin lehine olarak kesin bir sonuca baglanmisti. Preveze zaferiyle Dogu Akdeniz'den sonra Orta Akdeniz bölgesinde de Osmanli hâkimiyeti saglanmis olur.



Anlasildigi kadari ile Avrupa'li bazi yazarlar, bu savasi küçümsemeyi bir âdet hâline getirmislerdir. Böylece, Doria'i düstügü durumdan kurtarmaya gayret ederler. Bununla beraber Osmanlilarin bu zaferle denizlerde nasil bir prestij kazandiklarini da söylemeden edemezler. Nitekim, "Muhtesem Süleyman" diye bir eser yazmis bulunan Renzo Sertoli Salis, Osmanlilarin denizlerdeki basarisindan bahs ederken: "Türklerin stratejik ve taktik zaferi, onlarin denizlerdeki prestijini bir parça artirmisti. Süleyman, adam seçme hususundaki kabiliyeti sâyesinde, o zamana kadar Osmanli sultanlarinin ihmal etmis olduklari bu prestiji kazanmasini bilmisti" der.



Bogdan seferinden dönmekte olan Kanunî, Barbaros'un gönderdigi zafer haberini Yanbolu konaginda iken almisti. Bu haberi müteakip Kanunî, Divan-i Humâyûnu fevkalade bir toplantiya çagirarak zafernâmeyi okutturmustu. Sultan, bu zaferi, bir kita büyüklügünde olan ülkesinin her tarafina duyurarak senlik ve dualarla kutlanmasini emretmistir. Barbaros Istanbul'a dönünce halkin coskun tezâhüratiyle karsilanmisti. Bizzat kendisi Sultan'a bütün detaylari ile muharebeyi anlatmisti.



Bilhassa yabanci kaynaklarin dili ve bakis açilariyla bize Preveze Zaferi hakkinda bigi veren ve onun, Akdeniz tarihinde açilan yeni bir dönemin baslangici olduguna isaret eden A. Büyüktugrul, bu konuda sunlari söylemektedir:



"Muharebenin uzak sonuçlarina bakacak oursak; Preveze'den kaçmak, Ispanyollara otuz yillik mahcubiyet, agir zararlar ve deniz yenilgilerine mal olmustu. Tam da Akdeniz egemenligini kazanacagi bir anda V. Charl, Andrea Doria vâsitasiyle pek rezil bir halde bunu kaybedip Türklere birakmisti. Bu davranisin üzücü tepkileri Cezayir'de bizzat görüldügü gibi ayni rezilligi halefi de Cerbe muharebesinde görmüstü.



Preveze günü Ispanyol armadasi için, yüz serefli yenilgiden baska mes'um bir gün oldu. Düsünülerek yapilan bu kaçisin tepkileri Lepanto muharebesine kadar pek çok yillar ve hatta daha sonralari da görüldü.



Kendi konularina büyük bir askla bagli bulunan ve bu askin etkisinde olaylari büyük mübalagalarla anlatan Kardinal Guglielmotti, olaylar arasindaki baglantilari da açik biçimde görerek, Preveze muharebesini söyle özetlemisti: O ana kadar denizlerde belirli bir noktaya kadar korkak ve asagi yukari ümitsiz bulunan Türkler, bu kadar büyük olan basarinin kusurlu taraflarini baskalarina yüklemeyi asla düsünmediler. Fakat sadece kendi muazzam üstünlüklerinden söz ederek sonradan, asla büyüklügü görülmemis biçimde haddini bilmemezlik ederek küstahlasmislar ve Hiristiyan adina karsi muazzam istihfaflar sürdürmüslerdir. Bundan sonra biz, Hiristiyan filolarinin Türklerin önünden daima kaçtiklarini fazlasiye görecektik." dedikten sonra Cerbe'deki yenilginin sebebini de böyle bir korkakliga baglar.



Preveze zaferinden sonra, Hersek'e bagli olan ve daha önce Doria tarafindan ele geçirilen Adriyatik kiyisindaki Nova (Castelnuova) l0 (veya 24) Agustos l539'da kolaylikla ele geçirilir. Bu zaferden sonra Haçli ittifakindan ayrilmak isteyen Venedikliler, Osmanlilar'la bir baris antlasmasi yapma zemini aramaya basladilar. Zira ittifaka dahil olduklarindan beri pek çok zarara ugramislardi. Bu durumdan kurtulmak ve Osmanlilar ile yeniden bir antlasma yapmanin mümkün olup olmadigini ögrenmek için gizlice Istanbul'a bir ajan gönderirler. Ajanlarinin, müsbet bir cevapla Venedik'e dönmesi üzerine Kanunî nezdine evvela Pietro Zen, onun yolda ölmesi üzerine yerine Tomaso Contarini Istanbul'a gönderilir. Ancak Kanunî tarafindan kabul edilmekle birlikte iyi muamele görmeyen bu elçiye Vezir-i A'zam Lütfi Pasa, bir antlasma yapilmasinin genis selâhiyet ve mezuniyete sahip olmakla mümkün olabilecegini anlatmak isteyerek, simdi Venedik'e dönmesini, fakat sehzâdelerin sünnet ve sultanin izdivaci dügünlerinde bulunmak üzere Eylül'de yeniden Istanbul'a gelmesini tavsiye etmisti. Bu sirada Venedik, Avrupa'nin siyasî durumu ve Imparator (Sarlken)'la Fransa Krali arasinda bir konferansin akdi karari sebebiyle Osmanlilar'la barismanin akillica bir hareket olacagini anladigindan, birçok fedakârliklarla barisi kazanmak istemekteydi. Bu gaye ile Istanbul'a gelen Venedik elçisi ile 20 Ekim l540'da imzalanan antlasma sonucunda Mora'daki Malvasia (Monemvasia) ile Anabolu (Napoli di Roma) Osmanlilar'a terkedildi. Dalmaçya ve Ege'de ele geçirilmis yerlerde Osmanli hâkimiyeti tanindi. Bu antlasmaya göre Venedikliler, 300.000 altin vermeyi de kabul ettiler. Buna karsilik kendilerine yeniden ticarî bazi imtiyazlar tanindi.5. Barbaros'un Fransa'ya yardim SeferiKanunî Sultan Süleyman, l54l yilinda Macaristan seferine çikarken Barbaros'u da yetmis gemiden mütesekkil bir donanma ile Adriyatik sahillerinin muhafazasi ile görevlendirmisti. Bu siralarda Sarlken, Cezayir üzerine yürümek niyetinde idi. Daha önce de temas edildigi gibi Barbaros Hayreddin Pasa, Osmanli donanmasi kaptan-i deryasi olmakla birlikte ayni zamanda Cezayir Beylerbeyligini de uhdesinde bulundurmaktaydi. Istanbul'da bulundugu siralarda yerine evlatligi Hasan'i vekil olarak birakmisti. Hasan, Sicilya'dan Cebelitarik'a kadar Avrupa sahillerini tehdid ediyor ve yeni dünyadan tasinan kiymetli mallari ele geçiriyordu.



Bu tehdid ve tehlikeye bir son vermek isteyen Sarlken, bizzat kendisinin basinda bulundugu ordusu ile Cezayir üzerine yürüme karari alir. 65 parça kadirga, 400'e yakin nakliye ve yelkensiz gemi ile Cezayir üzerine hareket eder. Imparatorun da yer aldigi Doria idaresindeki donanma, 20 Ekim l54l'de Cezayir sahillerine gelir. Böylece yirmi bes bin kisilik bir kuvvetle Cezayir kusatilir. Ancak Cezayir kalesindeki Hasan Aga'nin, az sayidaki kuvvetinin büyük direnisi ve hava sartlarinin elverissizligi yüzünden Sarlken, Cezayir önlerinde büyük bir hezimete ugrar. Imparator, firtina yüzünden çogu batmis bulunan donanmasini güçlükle toparlayarak Ispanya'ya dönebilir.



Lütfi Pasa'nin, "Mel'un Ispanya Krali" diye isimlendirdigi Sarlken'in bu seferinde 80 pâre kadirga ile 200 parça karavele, kalyete ve kayiklarla toplam 500 kadar gemi ile Cezayir'e gelip Hasan Aga'ya teslim olmalari için bir mektup gönderdigini ve fakat bunun reddedildigini nakleder.



Cezayir'de basina gelen bu bozgundan sonra Sarlken, Fransa Krali I. François ile yeniden mücadeleye girisir. Zaten tek basina Sarlken ile basa çikamayacagini anlamis bulunan François, Preveze Zaferi'nden sonra yeniden Osmanlilar'a yaklasmak istiyordu. Bu sebeple Osmanlilar'dan yardim talebinde bulunur. Basindan beri Fransizlar'la is birliginden yana olan ve l532'de I. François ile iliski kurmus bulunan Barbaros'un da uygun görmesiyle Akdeniz'de Sarlken'e bagli bulunan yerlere karsi ortak bir harekete karar verilir. Böylece, Fransa'ya yardim karari alinir. Bu karardan sonra Barabors, Fransiz donanmasi ile birlikte müstakil bir harekâta memur edilir. 28 Mayis l543'te yaninda Fransiz elçisi oldugu halde Istanbul'dan hareket eden Barbaros, ll0 gemilik filosuyla Messina, Reggio ve Ostia gibi Italyan sahillerini vurduktan sonra 20 Temmuz'da Marsilya önlerine geldiginde burada törenlerle karsilanir. Burada, Fransiz donanmasinin hazirliklarinin tamamlanmasindan sonra 30 gemilik Fransiz donanmasi ile müstereken Sarlken'in müttefiki ve Savoi Dükü olan Charles'in elinde bulunan Nice'i muhasara eder. Sehir, 20 Agustos'ta ele geçirildigi halde, Fransizlarin gevsekligi ve iki yüzlü davranmalarindan dolayi iç kaleyi fethe lüzum görmedigi ve Fransizlarin bu tavrina çok kizdigi için Barbaros, kusatmaya son verir. Bundan sonra Türk donanmasinin kisi Toulon'da geçirmesi uygun görülür. Fakat alti ay kadar Güney Fransa'da kalan Barbaros, François'in, Sarlken ile anlasmasi karsisinda Istanbul'a dönmek zorunda kalir. Dönüs sirasinda da Cenova'da esir bulunan Turgut Reis'le birlikte orada esâret hayati yasayan birçok Müslüman ve Türk esiri de kurtarir. O, Cenova'daki Müslüman esirleri kurtardiktan baska, oradan da birçok esir ve ganimet alip l544 senesinin yaz aylarinda Istanbul'a döner. Kanunî tarafindan büyük deniz gazasinin kahramani sifatiyle kabul edilerek iltifatlara mazhar olur.

Geri
Henüz yorum yapılmamıştır.

Oylar:
Average members rating (out of 10) : Henüz Oylanmamış   
Votes: 0