osmanlı Teması
RSS
Siteye Giriş Favoriler
  • Büyük Tutkular Yeteneğinide Kendisi Yaratır.(Fatih Sultan Mehmed Han)
  • Davamız Kuru Bir Cihangirlik Davası Değildir Davamız Bilakis İslam Davasıdır(Ertuğrul Gazi)
  • Osmanlılar Kainat Tarihinin Gördüğü En Büyük İmparatorluklardan Birini Kurdular.
  • Osmanlı Başarısının İki Sebebi: Devlet Teşkilatında Mükemmellik Ve Askeri Teknikteki Üstünlük İdi.
  • Osmanlı Başarısının Asıl Sebebi: Adalet Düzenindeki Üstünlük Ve İnsaniliktir.
  • Osmanlı Bu Gün: Dünyanın Geri Kalan Devletleri Toplam Gücü Üzerinde Bir Kudrete Sahiptir.

Osmanlı Denizciliğine Genel Bakış

Fatih devrinde oldukça önem kazanan Osmanlı donanması 2. Bayezid döneminde (1481-1512) sayıca Akdeniz’in en kuvvetli donanmasına sahip olan Venedik'i donanmasını geçmişse de henüz yeterince üstün ve tecrübeli denizcilere sahip değildi.
Fatih devrinde oldukça önem kaza...
1. Anadolu’da İlk Denizcilik Faaliyetleri

1085 yılında İzmir ve civarını fetheden Çaka Bey ilk defa ciddi olarak denizlerde hareket başlatan Türk beyi oldu. İyi bir denizci olan çaka bey, kendisinden sonra gelecek olan Türk denizciliğine de örnek olmuştur. Selçukluların ise Alanya’da kurdukları tersaneyle Akdeniz için, Sinop’ta kurdukları tersaneyle de Karadeniz için donanma hazırladıklarını biliyoruz. Aydınoğulları Beyi Gazi Umur Bey’in kurduğu donanma Kıbrıs ve Girit üzerine sefer düzenleyecek kadar kuvvetliydi [1]. Çaka Bey İzmir’i zapt ettikten sonra bir donanma inşa ettirerek Ege’de Foça başta olmak üzere bazı kıyı şehirlerinin yanı sıra Midilli, Sakız, Sisam olmak üzere adalarını ele geçirdi. Bizans imparatoru Çaka Bey’i Anadolu Selçuklu sultanı ve damadı Kılıç Arslan’a öldürtmeyi başardı. Ardından 1097’de başlayan haçlı seferleri sonucu bu şehirler ve adalar Türklerin elinden birer birer alındı. 12.yüzyılın başlarında Akdeniz’de hâkimiyet Müslümanların elinden çıkıp Venedik ve Ceneviz gibi deniz devletlerinin eline geçti. Bu devletler özellikle 12. Yüzyılda haçlı ordularını Suriye ve Mısır’a taşıyorlardı. Fakat 1290 yılında son haçlı kalesi olan Akka düşünce, papalık yeni bir haçlı seferi ilan ederek bütün İslam kıyılarına abluka başlatmıştı. 1300’lerden itibaren Menteşe, Aydınoğulları, Saruhan, Karesi gibi Batı Anadolu’daki gazi beylikleri uzun süren bu ablukayı kaldırtmayı başardı. Zaman içinde Osmanlı Beyliği ‘de denizde haçlılar ile mücadeleye katıldı[2].

2. Osmanlı Dönemi Denizcilik Faaliyetleri

İşte Osmanlı denizciliği 14.yüzyıl başlarına giden bir Batı Anadolu deniz gaziliği geleneğine dayanmaktadır. Anadolu beylikleri arasında yer alan Menteşe, Aydınoğulları, Saruhan, Karesi beylikleri Osmanlı denizciliğinin kuruluşuna önemli katkılarda bulundular. Rumeli’ye geçiş sürecinde Osmanlı donaması büyük ölçüde Karesi beyliğinin sahip olduğu donanmaya dayalı olarak tedrici bir şekilde arttı. Kısa zamanda Edincik, İzmit, Karamürsel ve İzmit’te kurup geliştirdikleri tersaneler sayesinde Osmanlı deniz kuvvetlerinin ilk nüvesini kurdular. Karamürsel Bey’in kendi icadı olan onun adıyla anılan küçük geminin yüzyıllarca Osmanlı denizlerinde kullanılması ilk gayretlerin önemli ölçüde kalıcı olduğunu göstermekteydi[3]. Osmanlılar, Rumeli’ye geçtikten sonra Gelibolu’da önemli bir tersane kurarak, burasını bir deniz üssü haline getirmişlerdir. Bu husustaki ilk köklü faaliyetleri, 2. Bayezid döneminde gerçekleştirilmiştir. Daha önce burada bulunan tersane ve havuzlar onarıldığı gibi, limanı korumak için iki de kule yapılmıştı. Gelibolu Tersanesi ve limanı gemi inşa tezgâhları, malzeme depoları, baruthane ve peksimet fırınlarıyla birlikte tam teşekküllü bir devlet tersanesi haline getirilmiştir. Bu dönemde Gelibolu’daki donanma 60 gemiden oluşmakta idi [4].

Gelibolu tersanesi 16.yüzyılın başında Tersane-i Amire’nin kurulmasına kadar Osmanlının en önemli deniz üssü olarak kullanılmıştır. İstanbul’un fethinden sonra bir süre kadırga limanı olarak kullanılmış, daha sonra haliçte birkaç gözden ibaret olan galata tersanesi inşa edilmiştir. Ancak bu küçük ölçekli tersane asıl gelişimini Yavuz zamanında göstermiştir[5]. Osmanlılar kuruluş devrinde denizlere açılırken yeterli bir tecrübeye sahip olmadıkları için Ceneviz ve Venedik’in gemi ve denizcilerinden yararlanmışlardır. Ancak çok geçmeden gemiler inşa ederek kendi donanmalarını oluşturdular ve eksiklerini gidererek yeni modeller geliştirmeye başladılar. Osmanlı denizcilik tarihinde gemiciliğin gelişimini 3 ayrı dönemde incelemek gerekir. Birincisi imparatorluğun kuruluşundan 17.yüzyılın ikinci yarısına kadar devam eden kürekli gemiler dönemi, ikincisi 19.yüzyılın ortalarına kadar devam eden yelkenli gemiler dönemi, üçüncüsü ise imparatorluğun yıkılışına kadar süren buharlı gemiler dönemidir, işte Osmanlının da asıl ayak uyduramadığı dönem bu dönem olmuştur[6].

Fatih devrinde oldukça önem kazanan Osmanlı donanması 2. Bayezid döneminde (1481-1512) sayıca Akdeniz’in en kuvvetli donanmasına sahip olan Venedik’i donanmasını geçmişse de henüz yeterince üstün ve tecrübeli denizcilere sahip değildi. Özellikle Venedik ve müttefikleriyle yapılan uzun süren deniz savaşlarından sonra Osmanlı gemi inşa teknolojisinde değişiklikler oldu. Uzun süredir Venedik, Ceneviz ve İspanyol gemilerini yakından inceleme fırsatı bulan Osmanlı denizcileri, Venedik gemileri tarzında çektiri ve kalyonlar, İspanyol gemileri tarzında Gökeler inşa etmeye başladılar[7]. Yavuz Sultan Selim (1512-1520) dönemine kadar Fatih’in Haliç’te yaptırdığı tersanede büyük bir değişiklik olmamıştı. Yavuz Haliçteki tersaneyi Galata’dan Kâğıthane’ye kadar genişleterek, içerisinde 300 göz bulunan tersane binasını yaptırdı (1515). Bu büyük tersanenin inşası ile Osmanlı donanmasının merkezi Gelibolu’dan Haliç’e taşındı. Böylece Osmanlı devletinin yıkılışına kadar donanmanın merkezi olan Tersane-i Âmire kurulmuş oldu[8]. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Barbaros Hayreddin paşanın Osmanlı donanması hizmetine girmesi bir dönüm noktası olmuştur. İstanbul’a geldiğinde ilk iş olarak tersaneye yeni bir düzen veren Barbaros Hayreddin, gemi mühendisliği ve inşası konusundaki eksiklikleri gidermeye çalıştı. Barbaros Hayreddin Paşa, Osmanlı donanmasını bir imparatorluk donanması olarak Akdeniz’e çıkarmak üzere yeniden teşkil etti. Barbaros’un en önemli başarısı Osmanlı denizciliği için bir dönüm noktası olan Preveze Deniz Savaşı’dır (153. Preveze zaferiyle Osmanlının artık bir deniz imparatorluğuna dönüştüğü görülüyordu[9]. Tersane-i Amire’nin gelişimi Kanuni döneminde ve sonrasında da 16.yüzyıl boyunca gelişimini sürdürmüştür 16.yüzyılda İstanbul tersanesi dünyanın en önde gelen tersanesi olmuştur. Tersanede donanmanın sefer hazırlığı içinde bulunduğu dönemlerde yoğun bir inşa faaliyetinin olduğu, diğer zamanlarda ise 17.yüzyılın ortalarına kadar her yıl 40 kadırganın inşasının kanun gereği olduğu bilinmektedir.

Tersane-i Âmire’nin ihtiyacı olan malzeme Osmanlı topraklarından karşılanıyordu. Özellikle kereste ihtiyacı Kocaeli bölgesinden karşılanıyordu[10] 16.yüzyılda İnebahtı mağlubiyeti yaşanmış bu mağlubiyetten sonra bu derece büyük hazırlıklar gerektirecek bir sefer meydana gelmemiş ise de 17.yüzyılda Girit adasının fethi esnasında tersanede hummalı bir faaliyet başlatılacaktır[11]. Osmanlı devleti 1645’teki Girit adası seferleri dolayısıyla Venedik’e harp ilanına kadar Akdeniz’de ciddi bir faaliyet içerisinde bulunmamıştır. F.Braudele göre bu barış dönemi Osmanlı denizciliğinin gerilemeye başladığı dönemdir. Osmanlı donanmasında geri kalmışlığın nedeni hareketsizlik olmuştur. 1645’te doğu Akdeniz’de Venedik ile başlayan mücadelelerle donanmadaki eksiklikler ortaya çıkmaya başlamıştı[12]. O zamana kadar donanmanın belkemiğini teşkil eden kadırgalar ile ilgili kanaatler değişmeye ve artık Akdeniz’de görülmeye başlanan yelkenli gemilerin yani kalyonların şöhreti artmaya başlamıştı. Osmanlılar kalyonlar inşa edip kullanmaya başladılar. Ancak kalyon kullanılması ayrı bir maharet istediği ve kalyonlarda görevli mürettebat ise bu tecrübeyi henüz kazanmadığı için Venedik’le yapılan deniz savaşlarında büyük başarılar elde edilemedi. Bu sebeple tekrar kadırgalara dönülerek tersanede kadırga inşasına başlandı. Osmanlılarda kalyona geçme teşebbüsleri 17. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren iki aşamada gerçekleşti. Birinci aşama 1650-1662 dönemi arasındaki dönemdi ve sonunda kadırgaya geri dönüldü. İkini ve kalıcı dönem ise 1682’de başladı.

Girit seferi sırasında Çanakkale boğazındaki Venedik ablukası karşısında donanmanın olumsuz durumu tartışılmaya başlanmış. Devlet erkânı tarafından donanmanın ıslahı konusunda çeşitli görüşler ortaya konmuş. Bunun üzerine Venedik donanmasına karşı koyabilmek için kalyon yapılması gerektiği üzerinde durdular ve kalyona kalyonla karşılık verilmesini teklif ederek kalyon inşasına karar verdiler ve böylece Osmanlı da kalyon dönemi başlamış oldu[13]. 18. Yüzyıla gelindiğinde ise Osmanlı donanması kötü durumdadır. 1770’de Osmanlı donanmasının Çeşmede Ruslar tarafından yakılması 1571 İnebahtı bozgunundan sonra ikini bir yıkım olmuştur. Bu tarihten sonra donanmadaki açık, yabancılar özellikle Fransızlar yardımıyla giderilmeye çalışılmışsa da Osmanlı Rus savaşının devam ediyor olması bunu engellemiştir[14]. Çeşme faciasında Osmanlı donanması büyük ölçüde yanmıştı. Osmanlı Rus savaşının başladığı sırada donanmada 22 kalyon bulunuyordu. Bunlardan 8 tanesi Karadeniz’e gönderilmiş, 4 tanesi arızalı olduğu için tersanede kalmış ve 10 tanesi Akdeniz’e açılmıştı. Bu 10 kalyonun 9’u çeşme limanında yanarken limandan ayrılmayı başaran bir kalyon da Rusların eline geçti. Böylece donanmada 12 kalyon kalmıştı[15].



Dipnotlar:

[1] İdris Bostan, Beylikten İmparatorluğa Osmanlı Denizciliği, İstanbul 2007, s.13.

[2] Bülent Arı, “Akdeniz’de Korsanlık ve Osmanlı Deniz Hukuku”, Türkler ve Deniz, Ed. Özlem Kumrular, İstanbul 2007, s.266.

[3] Bostan, Osmanlı Denizciliği, s.14.

[4] Ersin Gülsoy, “XVI-XVII. Yüzyıllarda Akdeniz’de Osmanlı Hâkimiyeti”, Türkler, IX, Ankara 2002, s.589.

[5] Nurcan Yazıcı, “Osmanlı Devleti’nde Tersane-i Amire Mimarlığı ve Mimarları”, Türkler ve Deniz, Ed. Özlem Kumrular, İstanbul 2007, s.382.

[6] Bostan, Osmanlı Denizciliği, s.184.

[7] İdris Bostan, Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, İstanbul 2005, s.38.

[8] Gülsoy, “Akdeniz’de Osmanlı Hâkimiyeti”, S.590.

[9] Bostan, Osmanlı Denizciliği, s.27.

[10] Yazıcı, “Tersane”, s.382.

[11] İdris Bostan, “XVI-XVII. Yüzyıllarda Osmanlı Tersaneleri ve Gemi İnşa Teknolojisi”, Osmanlı, VI, Ed. Güler Eren, Ankara 1999, s.614.

[12] Gülsoy, “Akdeniz’de Osmanlı Hâkimiyeti”, s.590.

[13] Bostan, Osmanlı Denizciliği, ss.186-192.

[14] Yazıcı, “Tersane” s.388.

[15] Şenay Özdemir,“ Osmanlı Donanmasının Bir Seyir Defteri ve XVIII. Yüzyıl Osmanlı Denizciliğine İlişkin Bazı Gözlemler”, Tarih Araştırmaları Dergisi, XXIV/37, Ankara 2005, s.119.

Geri
Henüz yorum yapılmamıştır.

Oylar:
Average members rating (out of 10) : Henüz Oylanmamış   
Votes: 0