osmanlı Teması
RSS
Siteye Giriş Favoriler
  • Büyük Tutkular Yeteneğinide Kendisi Yaratır.(Fatih Sultan Mehmed Han)
  • Davamız Kuru Bir Cihangirlik Davası Değildir Davamız Bilakis İslam Davasıdır(Ertuğrul Gazi)
  • Osmanlılar Kainat Tarihinin Gördüğü En Büyük İmparatorluklardan Birini Kurdular.
  • Osmanlı Başarısının İki Sebebi: Devlet Teşkilatında Mükemmellik Ve Askeri Teknikteki Üstünlük İdi.
  • Osmanlı Başarısının Asıl Sebebi: Adalet Düzenindeki Üstünlük Ve İnsaniliktir.
  • Osmanlı Bu Gün: Dünyanın Geri Kalan Devletleri Toplam Gücü Üzerinde Bir Kudrete Sahiptir.

Nadir Şah ın İslam Dünyasını Birleştirme Çabası

Nadir Şah’ın İslam Dünyasını Birleştirme Çabası : "Caferilik beşinci Sünni mezhep olsun"
Nadir Şah’ın İslam Dünyasını Bir...
Nadir Şah’ın İslam Dünyasını Birleştirme Çabası : "Caferilik beşinci Sünni mezhep olsun"

Nadir Şah, Safevilerin benimsediği şekliyle Şiiliğin terkini ve Caferiliğe dönülmesini, Teberra’nın (yani halife ve sahabelere) küfrün terkini, Sünnilere iyi davranılmasını istemişti.

İsmail Çal Tarih Dosyası / Dünya Bülteni

İran’da Safevi Hakimiyetine son vererek 1736 yılında iktidarı ele alan Avşar boyundan Nadir Şah, Şii ve Sünni İslam dünyası arasındaki ayrılıkları sona erdirip Müslümanlar arasında birlik sağlamak istiyordu. Hatta İslam dünyasının en büyük hakimi olan Osmanlı Devleti nezdinde girişimlerde bulunarak Caferiliği beşinci Sünni mezhebi olarak kabul ettirmek istemişti.


Nadir Şah ülkenin içinde bulunduğu iç ve dış durumun iyice kötüleşmesi üzerine kurtarıcı olarak görülmüş ve Safevi Devletinin başkomutanlığına getirilmişti. Ancak durumun vehameti onun tahta çıkmasını gerektirmişti. Nadir Şahın İslam dünyasını birleştirme düşüncesinin ne kadar samimi olduğu daha kendisine teklif edilen taht için ileri sürdüğü şartlar incelenince anlaşılacaktır. Şöyle ki o:
•Safevilerin benimsediği şekliyle Şiiliğin terkini ve Caferiliğe dönülmesini
•Teberra’nın (yani halife ve sahabelere) küfrün terkini
•Sünnilere iyi davranılmasını istemişti.

Nadir Şah, Şah seçildikten sonra ilan ettiği bildirisinde bu kararlara uyulmasını istedi. Ayrıca ülke genelindeki ilgili kişilere gönderdiği emirler ile Hz. Peygamber’den sonra halife olan Hz. Ebubekir, Hz.Ömer, Hz.Osman’a sövülmeyip, aksine isimlerinin rahmetle anılması, yine Sünniler ile Şiiler

arasında ihtilafa sebep olan ve ezanlarda okunan Hz. Ali için, “Aliyyünveliullah” kelimesinin bundan böyle okunmaması, emirlere uymayan görevlilerin cezalandırılacağını bildirmişti.


Şii ve Sünni dünyası arasında ki ayrılıkları gidermek ve dostluğu sağlamak amacıyla 1743 yılında Necef’te Hz. Ali türbesinde İslam aleminin bölgedeki ileri gelen ulemasının katıldığı bir toplantı düzenletti. Toplantıya önde gelen Şii uleması ile Maveraünnehir ve Afganistan bölgesinin Sünni alimleri katılmışlardı. Bu toplantıya başkanlık eden Ebu‟l-Berekat Abdullah b. Hüseyn el-Bağdadi es-Süveydi “el-Hucecu’lKafiyye li’t-tifaki’l-Fırakı’ı-İslamiyye” adlı eserinde bu toplantıyı konu almıştır. Toplantı sonunda Şii uleması, Sünniler tarafından en çok eleştirilen :
•Hz. Ali’den önceki halifelere ve sahabeye kötü söz söylemeyeceklerine dair,
•Mut’a nikahından vazgeçmeye,
•İtikatte ise Eş’ari usulünü kabul edeceklerine dair söz vermişlerdi.

Bu konuda karşılıklı imzalanan tutanak Nadir Şah’ın uzun bir önsözüyle başlamaktadır. O Şii ve Sünni dünyasının arasında ki ayrılıkların bu denli derinleşmesinden Şah İsmail’i dolayısı ile Safevi hakimiyetini sorumlu tutmakta idi. M.Saffet Sarıkaya konu ile ilgili makalesinde Nadir Şah’ın önsözünden şu bölümü nakleder:

“Ben (Şah), 1148 senesinde, Mogan sahrasında, sizinle bey’at ederken (Ashaba) dil uzatmayı terk etmenizi sizlere şart koşmuş bulunuyordum. Şu andan İtibaren sebb-i Şeyhayn’i (halifelere küfür) yasakladım. Her kim onlara dil uzatırsa onu öldürür, evlad ü iyalini esir eder, malını alırım. Ne İran içinde, ne de çevresinde ashabı kınamak ve buna benzer çirkin davranışlar artık yoktur. Bunlar, ***
Şah İsmail devrinde türemiş, soyu da onun izinden gitmiş sonunda ashaba sövgü çoğalmış, bid’atler artmış, budalalıklar yayılmıştır.’’

Nadir Şah’ın konuşmasında belirttiği gibi İran Şah İsmail döneminde katı bir Şii anlayışa sahip olmuştu. Daha önce üçte ikisi Sünni olan İran havalisi Şah İsmail’le başlayan Safevi hakimiyeti döneminde sert ve hoşgörüsüz yöntemlerle Şiileştirilmişti. Safevi hakimiyetine son veren Nadir Şah bu dönemin izlerini de silmeye çalışıyordu. Toplantı sonunda iki taraf arasında ihtilaflı konularda anlaşma sağlanarak karşılıklı tutanak imzalanmıştı.

İran Şii uleması “Bizler (Ashaba) lanetin kaldırılmasını kabul ve taahhüt ediyoruz. Sahabenin gerek fazileti, gerekse hilafeti, iş bu tutanakta belirtilmiş olan tertip üzeredir. Bizden her kim ashaba dil uzatır veya burada tespit edilenlerin hilafına konuşursa, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun! Böyle bir durumda Nadir Şah’ın gazabını kabul ederiz, malımız; canımız ve evladımız ona helaldir” derken;

Sünni ulema ise “İranlılar, kararlaştırdıkları hususlara uydukları, aksine davranmadıkları sürece, İslami fırkalardandırlar. Müslümanların lehine olan, onların da lehine Müslümanların aleyhine olan, onların da aleyhinedir” diyerek Caferiliği beşinci mezhep olarak tasdik ettiler.

İktidarı boyunca İran’da Caferi anlayışını hakim kılmaya çalışan Nadir Şah zamanın en büyük İslam devleti olan Osmanlı Devletine Caferi mezhebini beşinci Sünni mezhebi olarak kabul ettirmek için elçileri vasıtası ile girişimlerde bulunmuş ancak çeşitli şer’i gerekçeler ile bu isteği Osmanlı Devleti tarafından kabul görmemişti. Fakat Nadir Şah döneminden sonra Osmanlı-İran ilişkilerinde fazla bir sıkıntı yaşanmamıştır.

Askeri ve siyasi başarıları nedeniyle bozkırın son hakimi olarak nitelendirilen Nadir Şah 1747 tarihinde bir suikast sonucu hayatını kaybetti. Onun ölümü başta Osmanlı Devleti olmak üzere İslam Dünyasının genelinde üzüntü ile karşılandı. Bazıları onun Sünni olduğunu, bazıları siyasi gayelerle bu tür bir girişimde bulunduğunu iddia ederler. Gerçek olan şu ki her ne amaçla yapmış olursa olsun çabası takdiri hak etmektedir.

Nadir Şah Kimdir?

Nadir Şah, Oğuz boylarından Avşar boyunun Kıklu obasına ait bir kişi olarak 22 Kasım 1688 tarihinde Safevi hakimiyeti altındaki İran’da bir göç esnasında Daşgirt köyü civarında dünyaya gelmiştir. Sıradan bir kişi olan babası daha o çocukken vefat etmiştir.

Çocukluk ve ilk gençlik yılları ile ilgili fazla bir bilgi olmayan Nadir Şah’ın herhangi bir eğitim alıp almadığı ile de ilgili bilgi yoktur. Fakat o cesareti ve kahramanlığı ile kısa sürede üst seviyelere tırmanmayı başarmıştır. Şah II.Tahmasb tarafından kendisine teklif edilen görevi kabul ederek Safevi Devleti hizmetine girdi. Safevi Devleti’ni iç karışıklıklardan ve dış baskılardan kurtarmak için başarılı mücadeleler verdi.

Safevi ordusu başkomutanı iken Mugan’da toplanan kurultay onun şah olmasını istedi. O bu teklifi bir süre düşündükten sonra bazı şartlar ileri sürerek ile kabul etti. Bir başka açıdan bakılacak olursa seçimle şah olmuştu. Şartlarının esası Şii ve Sünni Müslümanlar arasında ki ayrılıkları sona erdirmekti.

Nadir Şah ülke içerisinde düzeni sağladı. Başarılı mücadeleler ile ile İran’ı Osmanlı Devleti ve Ruslar karşısında güçlü bir konuma gelirken doğu ve güney yönünde sınırlarını genişletti. Hindistan’a kadar giderek Babür Devleti’ni yendi ve büyük ölçüde ganimetle döndü. Fakat Babür Devletine indirdiği darbe Hindistan’da İngiliz hakimiyetinin giderek güçlenmesine ve Babür Devletinin de yıkılış sürecine girmesine neden oldu. İran’da Şah İsmail’in başlattığı sert Şii anlayışının yerine Caferi anlayışını hakim kılmaya çalıştı. Şii ve Sünni dünyasını birleştirme teşebbüsünde bulundu.

Bozkırın son hakimi olarak tanımlanan Nadir Şah 19-20 Haziran 1747 gecesi bizzat kendisinin göreve getirdiği bazı komutanları tarafından uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti.

sah
sah
resim1
resim1
Geri
Henüz yorum yapılmamıştır.

Oylar:
Average members rating (out of 10) : Henüz Oylanmamış   
Votes: 0